Ln03WN0.
Ebeveyn olmak zor ama tatlı bir yolculuk. Dünyaya getirdiğiniz ve tüm dünyanız olan o minicik şeyin ellerinizde sizinle büyüdüğünü görmek paha biçilmez bir duygu. Sevgisi ise her şeyin ne kadar çok sevsek ve onlar için her şeyin en iyisini yapmak için tüm enerjimizi versek de bazen hata yapıyoruz. Bu doğal, çünkü neyi nasıl yapacağınızı öğrenmenin yollarından biri de hata yapmaktır. Ebeyenleri asıl yoran şey, hata yapmak değil de yaptıkları bir hata üzerinden tüm ebeveynlik becerilerini sorgulamak.. Sanki çocuğumuzun anlamasını istediğimiz hayat dersleri biz hata yaptığımızda anlamını yitiriyor gibi gelir bazen.. Sonra tüm yaptıklarımızı sorgularız. Ya suçluluk duyarız ya da çocuğumuzun gözünde itibarımızı yitirmemek için hatayı başka şekillerde kapatmaya otoritemizi kullanırız, Sen yanlış anladın’ deriz, aşırı sinirli tepki gösteririz,aşırı duygusal tepki gösteririz,hemen tepki verip durumu toparlamaya çalışırız..Yaparız da yaparız bir şeyler..Bu yazıda bir ebeveynin herhangi bir durumda çocuğundan özür dilemesi gerektiğinde nasıl bir tutum sergileyerek sağlıklı ve mantıklı bir şekilde ilerleyeceğini anlatmaya şeyden önce şunu bilmekte fayda var; çocuğumuzla aramızdaki ilişkiyi düzenlemek ve aradaki güveni inşaa etmek yetişkin olarak bizim görevimiz. Çünkü çocuk bunu anne babanın anlattıkları ile değil anne babadan gözlemledikleriyle ki çocuğunuzla aranızda istemediğiniz bir durum yaşandı. Siz ona kızdınız, bağırdınız, farkında olmadan haksızlık ettiniz veya her ne ise.. Bu durumda neler yapabiliriz? Basit bir yöntemi var ÖZÜR DİLEMEK = AMA NASIL? Sadece Özür dilerim’ sözünü duymak çocuklar için yeterli olmayabilir. Özür dilediğinizde ikna olur ama sizin bu davranışınızdan öğrenmesi gereken yaşam bilgilerini alması için daha fazlasına ihtiyacı var. Ebeveynin özür dilemesi çocukların ilişkileri öğrenme sürecinde önemli ve hassas bir nokta. Bu yaptığınızın bir değeri olması ve çocuğunuzla ilişkinizdeki bir sorunu fırsata dönüştürmeniz için şu aşağıdaki maddeler size fikir verebilir. Gerekli gereksiz her şey için özür dilemeyin. Özür dilemenin bir anlamı olduğunu ve karşı tarafın olumsuz hislerini düzeltmek için bir eylem barındırdığını anlaması gerekir. Bunu tam kavrayamamış çocuklar arkadaşlık ilişkilerinde de arkadaşının canını sıkan bir şey yapıp, sorun olunca özür dileyip, sonra aynı sorunlu şeyleri yapmaya devam edebiliyor. Yani sorunun çözümünü özür dilemekte buluyor, özür dilerim geçer’ diye düşünebiliyor. Oysa özür dilemek bir sorumluluk da barındırır içinde. Sözlü olarak üzgün olduğunu ifade etmenin yanında, durumu düzeltmek için gerekli eylemleri yapmak ya da bir daha o hatalı davranışı tekrar etmemek konusunda karşı tarafa güvence vermek anlamına gelir. Bu yüzden gerçekten özür dilemeniz gereken bir durum olduğunda hiç çekinmeden samimiyetle özür dileyin. Ardından bu sorunlu durumla neden karşılaştığınızı anlatın. Sana böyle kızmak istemezdim’ iyi bir cümle ama yeterli değil. Neden istemediğiniz bir şeyi yaptığınızı da bilirse taşlar yerine oturur. Çocuklar genellikle sorunları içselleştirme eğiliminde olur. Bugün çok yorucu bir gün geçirdim, sana istemediğim bir tepki verdim.’ Gibi bir cümle sorunun çocuğun kendisi olmadığını hissettirir. Ve anlayış duygusunu kuvvetlendirir. Ancak çocuğunuz gerçekten kabahatli olabilir ve siz ona kızmış olabilirsiniz. Bu sefer de neden kızdığınızı, bunun size ne hissettirdiğini, tekrar olmaması için birlikte ne yapmanı gerektiğini konuşabilirsiniz. Neden böyle yaptığını, onu anladığınızı ama bunun neden sorun olduğunu açıkça bir kez daha tekrarlayabilirsiniz. Bunu yaparken sözünü kesmeden sonuna kadar dinlemeniz çok önemli. Çok basit bir detay olsa d Böylece zor bir durumda kendini ifade etmenin ve anlaşma yolunu kullanmanın iyi bir yol olduğunu deneyimleyebilir. Davranışınızın altındaki nedeni anlamak, çocuğunuzu rahatlatacak ve ilişkinizin şeffaf olduğuna onu ikna edecektir. Kendi hislerini size anlatmasına izin verin. Anlatamazsa sorularla yönlendirin. Üzüldün mü?’, Korktun mu?’, Seni önemsemediğimi ya da sevmediğimi mi düşündün?’, gibi sorularla kendini ifade ederek duygularını aktarmasına ve aynı zamanda duygularını tanımasına yardımcı olabilirsiniz. Hislerine değer verdiğinizi anlaması aranızdaki anlayışı ve güveni pekiştirecektir. Sana tekrar kızmayacağım.’, Sana bir daha asla bağırmayacağım.’ gibi sözler vermek istiyorsanız ya gerçekten bu sözünüzü tutun ya da bu sözü vermeyin. Bunun yerine Ben de kendimi daha çok kontrol edebilmeyi deneyeceğim’ gibi çaba içeren cümleler daha anlamlı olacaktır. Söz verdiğinizde tutmaz ve aynı şeyi tekrarlarsanız bu yaptıklarınız anlamını kaybedecek hatta size olan güveni sarsılacaktır. Bunun yerine yaşadığınız bu durumun tekrarlanmaması için karşılıklı neler yapabileceğinizi konuşmak daha etkili bir yöntem. Böylece karşılıklı olarak kötü hissettiğiniz bir durumdan daha güçlenmiş ve içtenliği artmış bir bağ ile çıkabilirsiniz. Krizi fırsata çevirmek bir nevi..
Üç yıldan uzun süredir Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan gazeteci Nazlı Ilıcak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak özür diledi. Anayasal düzeni bozmaya teşebbüs suçundan çarptırıldığı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan gazeteci Nazlı Ilıcak, Erdoğan’a yazdığı mektupta FETÖ ile bir bağı bulunmadığını belirterek “Size karşı ne tuzaklar kuruldu! Bir tuzağı da FETÖ kurdu. Ve maalesef ben de bu tuzağın içine düştüm. Ama ben suç işlemedim. Size haksızlık yaptımsa –ki yaptım- bu Yargının konusu olmamalı. Sizinle benim halletmem gereken bir mesele” sözlerini kaydetti. “Sizi Belediye Başkanlığınızdan beri tanıyorum. Siz de beni tanırsınız. Kasten kimseye kötülük etmem; memleketime bilerek isteyerek zarar vermem. Ama bazı duyarlı noktalara dokununca, çabuk inanırım. Meselâ muhafazakar insanlar hakkındaki hassasiyetim, maalesef yanılmamı kolaylaştırdı. Bu arada size de çok haksızlık ettim. Özür dilerim” ifadesini kullanan Ilıcak “Adeta bir mezara diri diri gömülmüş gibiyim. Yargıda bulamadığım adaleti sizde arıyorum. Acaba elimden tutup, hak ve hukuk adına, beni bu kuyudan çıkarabilir misiniz?” diye sordu. Nazlı Ilıcak’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı ve İnternet Haber’de yayımlanan mektubunun tamamı şöyle Sayın Cumhurbaşkanım, Belki bu mektubu alınca şaşıracaksınız. Belki de okuyup “Daha önce düşünseydin” diye bir kenara atacaksınız. Atmayın! Ben eski bir dostluğa dayanarak bu satırları kaleme alıyorum. O günlerden, içinizde bana karşı ufak da olsa bir yakınlık kaldı mı? Acaba aramızda yıldır cezaevinde çektiğim çileyi, yalnızlığı hissedebilecek bir duygusallık hâlâ mevcut mu? Köprülerin altından çok sular aktı ama, inanıyorum ki o köprüler yıkılmadı. Hiç değilse onarmanın mümkün olduğunu düşünüyorum. Defalarca “Bağımsız” ve “Tarafsız” yargı vurgusu yaptınız. “Hâkimlerin kendi vicdanlarına göre karar vermesi gerektiğini” hatırlattınız. Hatta, insanlar ellerini semaya açıp Allah’tan adalet diliyorsa, Yargıda yürümeyen bir şeyler var bile dediniz. O zaman, size rağmen –aynı FETÖ döneminde olduğu gibi- Yargıyı kendi emelleri için etkilemeye çalışanlar var mı diye sorgulamaya başladım. Ben ne darbeciyim, ne de FETÖ’cü. Yıllarca, AK Parti’yi desteklememin sebebi, zaten askerin siyasete müdahalesinden duyduğum rahatsızlık. Sizin önünüz, 312 ile kesilmeye çalışıldığında, AK Parti hakkında kapatma davası açıldığında, ya da İmam Hatiplilere ve başörtülülere karşı yürütülen kampanyalarda, demokrasi ve hukuk neyi gerektiriyorsa, o noktada durdum. Bu mücadeleyi el ele vermedik mi? Tabii yükün ağırını siz taşıdınız. Fazilet Partisi’nden milletvekili olduğum dönemde, Meclis’te hep askeri vesayete karşı çıktım. 28 Şubat’ın en baskılı döneminde, Meclis kürsüsünde mücadele verdim. Ama 4 yıldızlı iradeye teslim olanlar rahat, ben ise, hak etmediğim bir suçlamayla, hâlâ cezaevindeyim. Meclis’i bombalayan askerlerle aynı kefeye konulmak çok acı. Üstelik, 40 yıllık gazetecilik hayatımda, demokrasi adına sürekli bedel ödemişken, böyle incitici bir iddiayla karşı karşıya kalmak! Benim, 27 Mayıs’tan itibaren, Menderes ve arkadaşlarına yapılan zulmün yakın bir gözlemcisi olmak sıfatıyla, darbelere nasıl tepkili olduğumu bildiğiniz gibi, FETÖ’cü olmadığımı da bilirsiniz. Olsa olsa, 15 Temmuz öncesi, onların gerçek yüzünü sezemedim. Bu da benim, muhafazakarlara duyduğum şefkat ve ilgiden doğan bir zaaf. Kendilerini saklamayı ve mağdur gibi göstermeyi o kadar güzel başardılar ki! Ama siz uyardınız; maalesef o tarihte bu uyarılarınıza kulak vermedim. Bu benim en büyük hatam oldu. “Size çok haksızlık ettim özür dilerim” Sizi Belediye Başkanlığınızdan beri tanıyorum. Siz de beni tanırsınız. Kasten kimseye kötülük etmem; memleketime bilerek isteyerek zarar vermem. Ama bazı duyarlı noktalara dokununca, çabuk inanırım. Meselâ muhafazakar insanlar hakkındaki hassasiyetim, maalesef yanılmamı kolaylaştırdı. Bu arada size de çok haksızlık ettim. Özür dilerim. Beni en çok ne üzüyor biliyor musunuz? Gazetecilerin pek çoğu tahliye edilmişken, sanki özel bir husumetin hedefiymişim gibi içeride tutulmak. Zaman zaman çaresizliğin verdiği karamsarlıkla bunalıyorum. Sonra, Allah’a sığınıp güç ve moral toplamaya çalışıyorum. Bir de sık sık, sizi ve Emine Hanım’ı düşünüyorum. Sanki durumumu tam olarak bilseniz, bu haksızlığa müdahale ederdiniz gibi geliyor. Bu yüzden, yoğun işleriniz arasında farkına varamadığınız mağduriyetimi size yazmayı tek çare olarak gördüm. Dağ başında bir kuzu kaybolsa, Hz. Ömer’den sorulurmuş. Bu devletin başı olduğunuz için de size müracaat ediyorum. Herhalde, son nefesimi cezaevinde vermemi istemezsiniz. Mağduriyetimi size anlatıyorum, zira, adaletin yitirdiği vicdanı, ancak siz yeniden tesis edebilirsiniz. Size karşı ne tuzaklar kuruldu! Bir tuzağı da FETÖ kurdu. Ve maalesef ben de bu tuzağın içine düştüm. Ama ben suç işlemedim. Size haksızlık yaptımsa –ki yaptım- bu Yargının konusu olmamalı. Sizinle benim halletmem gereken bir mesele. İnançlı bir insansınız. Ben de öyle. Bu yüzden bir imtihandan geçtiğimi biliyorum. Ama bu bakımsızlığa, strese daha ne kadar dayanabilirim? Maddi yetersizliklerin yanı sıra, bir de duygusal açıdan paramparçayım. Ben bir anneyim, babaanneyim, anneanneyim. Evlâtlarımdan ve torunlarımdan mahrum kalmak, onları doya doya kucaklayamamak cezaların en ağırı. Mehmet Ali’nin bir oğlu daha oldu. Ali Kerim’in doğumunda bulunamadım. Bebeği, ancak 4 aylıkken, sadece 35 dakika gördüm. “Kim bu?” der gibi uzun uzun bana baktı. Bu duygular size de yabancı değil. Siz de bir babasınız, dedesiniz. Çocuklarla her buluşmamın ardından, koğuşa döndüğümde, yalnızlık ve kimsesizlik duygusu daha da derinleşiyor. Benim tek beklentim, ömrümün son demlerini onlarla birlikte huzur içinde geçirmek. Gene anne, anneanne ve babaanne olmak. Mehmet Ali ve Aslı da bir cehennem hayatı yaşıyor. Onlara da ayrıca üzülüyorum. Türkiye’nin, gerginliklerin geride kaldığı huzurlu bir ortama çok ihtiyacı var. Bu huzurun inşasında ben de yer almak isterim. İnşallah nasip olur. Hatta çıktığımda, sizinle bir araya gelebilirsek, bir vicdan muhasebesi yapmayı, helalleşmeyi çok arzu ederim. Cezaevinde zeytin çekirdeğinden yaptığım tesbihi de size takdim etmek isterim. Türkiye çok ağır travmalarla sarsıldı. FETÖ elebaşları kaçtı; Ben de kuyuya atıldım. Adeta bir mezara diri diri gömülmüş gibiyim. Yargıda bulamadığım adaleti sizde arıyorum. Acaba elimden tutup, hak ve hukuk adına, beni bu kuyudan çıkarabilir misiniz?
Bu yazıda “Size haksızlık yaptığını düşündüğünüz bir arkadaşınız sizden yardım istese ona nasıl davranırsınız?” sorusunu kısaca haksızlık yaptığını düşündüğünüz bir arkadaşınız sizden yardım istese ona nasıl davranırsınız?İçimden yardım etmek gelmese de Peygamberimiz Hz. Muhammed SAV in “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” hadisi aklıma geliyor ve yardım etmem belki aramızdaki ilişkiyi iyi yapar, bana haksızlık yaptığını anlar ve özür SINIF DİN KÜLTÜRÜ KİTABI CEVAPLARI
size haksızlık yapan kişi gelir özür diler